10/03/2009

BİR CUMARTESİ SABAHI NOSTALJİSİ



BİR CUMARTESİ SABAHI

Bir cumartesi günü sabahı balkonda oturuyorum radyom hafif hafif türk sanat müziğini çalmak meşgul arada eski zamanlardan bir kaç nağme terennüm ediyor . Ve gözlerim, aşina olduğum , önümde uzanan sokağa doğru dalıyor.
İlerlerden bir yerlerden sallanarak gelmekte olan birine gözüm takılıyor . Sanki bir an içimi bir sevinç kaplıyor. Gelmekte olan kişi ,Üç sene önce ölen biraderime ne kadar benziyor . Sanki bir an için, onu yeniden görür gibi oluyorum sebebsiz sevincim bu yüzden olmalı . Ancak bu duygu çabuk gelip geçiyor . Olsun bu kadar sevinç bile az bir şey sayılmamalı . Sonra gözlerim az ilerde ki elektrik direğinin altında ki gençlere takılıyor, onları izliyorum . Hafifçe bir tebessüm gelip geçiyor dudaklarımdan , sanki onların şahsında kendi gençliğimi delikanlılığımı görür gibi oluyorum . Belki şu an bende aralarındayım ve farkında değilim . Oysa çok değil aradan 30 sene geçmiş. Ama her zaman dediğim gibi , zaman sadece idraktan ibarettir. Bir kaç saniye içinde, beni bunca sene nasılda geriye götürdü . Yandaki bahçede , bir kavak ağacı bütün haşmeti ile gök yüzünü delmeğe karar vermiş gibi, yukarlara doğru tırmanmışta, tırmanmış. Oysa onu oraya bir pazar sabahı kazmanın geniş tarafı ile toprağa bir kama gibi vura vura çakan osman amcanın ölümünün üzerinden on sene geçti gitti bile . Ağaç haşmeti ile dirildi büyüdü ve gök yüzünü delmeğe karar vermiş sanırsınız. Mezarını kazsak osman amcanın kemiklerinden eser bile kalmamıştır. Aynı ağacın tam karşısındaki, gelibolu apartmanı, kavak ağacı ile yüz yüze bakan bir komşu gibi , oysa aynı apartmanın arsa olduğu zamanlar üzerinde az misket yuvarlamamış az top kovalamamıştık. Ya bir zamanlar harap durumda iken benim üzerine çıkıp kendime bir savunma kalesi yaptığım çeşmeye ne demeli , üzerine çıkıp mahalleli kızlarının dolmakta olan kovalarının içine, yukarlardan az taş bırakmamıştım. Yarım saat kadar kovasının dolmasın bekleyen kızcağızlar içine taş düşen kovayı boşaltıp yeniden bir başka yarım saat daha beklemek zorunda kalıyorlardı. Az küfür işitmemiştim gerzek ayşeden. Ayşe şimdi kadıköye taşındı iki çocuğu ile mutlu bir yaşantı sürüyor . Gerzek dediğim kişi , iki üniversite bitirerek gerçektende bir gerzek olmadığını çoktan ispatladı. Şimdi bir bankanın aynı zamanda müdürlüğünü yapıyor . Her binanın boyasında tahtasında , her kaldırımın üstünde .geçmişimin ayak izleri bütün canlılığı ile durup dururken , geçenlerde oğlum , Baba artık sat şu viraneyi bizim tarflara taşın demezmi . Yüzümdeki acı gülümsemeyi fark ettimi bilinmez ama sonra bu ısrarından çabucak vaz geçti İnsanlar zanrnederlerki . Anılar sadece hafızada gizlidir . Oysa sokak taşların diplerinde , eski bir ahşap evin sundurmasında , tavan aralarında . Bir çeşmenin kurnasında ,Hatta bir kavak ağacının dallarında gizlidir. Evimi satsam belki üç aşağı , beş yukarı, eder değerini tutturur buluruz. Ya geçmişin izlerini satmağa kalksak onu nasıl etiketlendirip fiyatlandıracağızki .Dünyanın hangi para birimi bu anıların gerçek fiyatını verebilirki . Siz satmak istesenizde anılarınızı satamazsınız . Anıları olmayan bir insan, içi boş bir keseye benzer . akçesi olmayan bir kese ise pahası olmayan bir çaput parçasından başka bir şey değildir .

Hiç yorum yok: