10/19/2008

YÜREĞİNDE HAZAN YAŞIYORSA

Gurur.. Sevginin Şeytanıdır

Yeryüzünde en kutsal ve en gerçek şey olan Sevmek olgusu, İç güdüsel bir tepkidir. Bir duygu eğrisidir , ve sevgi tüm maddi edinimlerden daha kıymetli bir metadır...O, hem ruhsal hem de yaşamsal fonksiyonları olan ve önünde ki tüm engelleri aşmaya yarayan sihirli bir değnektir. Seven insan alabildiğine özgürdür.Hiç bir zorluk ve mahrumiyet seven insanın ruhundaki bu duyguyu söküp alamaz, sevgi uğruna ne tahtlar ve mevkiler terk edilmiştir. Sevgi uğruna ne badirelerden geçilmiştir .bazen,çok büyük savaşların müsebbibi olup arada sayısız ve canların gitmesine ,kanların dökülmesine bile sebeb olabilecek kadar güçlüdür sevginin ateşi . Prangalara vurulmuş olan bir mahkumun yüreğinden hangi güç, sevgiyi söküp alabilme kudretine sahiptir ki . Bunun gibi binlerce örnek verilebilir. Aşığın yüreğindeki sevgi onun özgürlük kalesidir. Ve o kaleyi kimse dışardan ele geçirebilme kuvvetine sahip değildir. Ama tek bir şey, evet tek bir şey sevginin önüne set çekebilecek cazibeye ve kudrete sahiptir.İnsan oğluna sevme duygusu , melakut aleminden intikal eden bir hususiyet , ve ona verilmiş bir ödül dür. Yani temiz ve meşru bir sevgi insanı melekler alemine çıkarıp onlarla dost konumuna sokar . Sevginin tarifi adına Bunca güzel methiyeden sonra , yinede yukarda bahsettiğimiz , sevginin önüne set çekebilecek yegane şey ise , yine insanın zaafından kaynaklanan, şeytandan bir ikram olan gurur ve kibirdir . Sevginin tek düşmanı o dur ! Yani ,önce kibir sonra gurur ... Peki kibirli ve gururlu insanlar sevemez mi

Elbette sever... sever ama , bu sevginin kendisi yüzeysel ve yapay kalmağa mahkumdur.ve tek başına bir işe yaramaz , Paylaşılmayan, yaşanılmayan söylenmeyen sevgi , sahibini paranoyak yapar , bu onun yalnızlığını körüklemekten başka bir işe yaramaz. Sevgi yaşanmalı, yaşatılmalı (yani paylaşılmalı) bazen de söylenmelidir.Bunların üçünün bir arada olması sevgileri gerçek kılar. Eğer,seviyor ama buna rağmen sevginizi gerçek manada hissettiremiyorsanız,sadece kendinizin yaşadığı platonik sevginin, ne anlamı vardır ki . Böyle bir sevgi , size sanal ve geçici mutluluktan başka ne verebilir ki. Sevginiz , bir güneş olup sevdiceğinizin de yüreğini ısıtmalıdır.Aksi takdirde ,soğuk bir kış günü, , güneşin sıcaklığı beni ne güzel ısıtıyor deseniz bile , size sormazlar mı , hani güneş nerede, sen hangi güneşin sıcaklığından bahsediyorsun , (veya) güneş var, ama ortalık gene buz gibi diye.

Bazen gururumuz bize söylenmesi gerekenlerin tam tersini söyletir. Bunlar..”Seni ömrüm boyunca görmek istemiyorum” yada “ Senden nefret ediyorum”veya “ Bu mektubuma bir cevap beklemiyorum” dur , bu abuk sözler. Oysa bir daha asla görmek istemeyeceğiniz biri size bunları söyletmişse , zaten ortada , bir birinizi görmenizi gerektirmeyecek bir durum söz konusudur ve bunun artık cümlelere dökülmesi lüzumsuzdur. Eğer bu klişe söz bir kapris yada bir naz cümlesi idi ise, yinede geçmiş olsun. Çünkü karşınızdaki kişi bunun naz yada kapris olduğunu o an düşünemez ki. Bunu ciddiye alması yüzde yüzdür. Tabi, sizin beyninizi okuma yeteneği varsa o başka bir şey. Gönderdiği bir mektuba cevap istemediğini belirten kişi, aslında domuz gibi o cevabı beklerde, yinede gururundan , böyle söyler. Çünkü ,bu bir savunma refleksidir. Kendi düşüncesine göre,eğer o cevabın asla gelmeyecek olması ihtimali varsa, böyle söylemekle gururunu kurtarmış olur . öyle olduğunu zanneder ama , bazen yanılır. Çünkü o cevabın , gelmeyecek olma ihtimalini birde kendi eli ile perçinlemiştir

Gururunu kurtarmıştır ama neler kaybettiğini asla bilemez. Hayat o kadar kısa ki , Dün gidenler çoktan unutuldu. Yarın ise elimizde değil. O halde bu gün ne bekliyoruz ki sevgimizi itiraf etmekten neden kaçınıyoruz . Ruhumuza gururumuz yüzünden acı ve ızdırap çektirmeğe ne hakkımız var ki .Bırakın gönül aşk ve sevgi kaynağından doya doya içsin. Ve kamil olsun . Elbette bende bilirim sevginin , bazen bir arada olmaya yetmeyecek maddi engeller çıkardığını . Varsın çıkarsın. Hiç önemi yok. Zaten bizde sevginin yaşanmasını , yaşatılmasını, ve söylenmesi, gerektiğini kast ederken.. Bunun ille de birliktelik getirmesinin şart olduğunu koşmadık ki . Erkek ,ve dişinin bir arada olma zorunluluğu , beraberinde cinselliği getirir. Ve bunun adı sevgi değil öncelikle şehvettir ve zaten o’da konumuz dışıdır.Yani sevgi için ille de şehvet olmazsa olmaz değildir ki , Sevgi , bazen bir bakış veya bir gülüş , ve bazen de içten bir nasılsındır . Ilık bir rüzgar esintisi bile,eğer bilirse sevene mutluluk duygusu yaşatır. Dedik ya, dün geçti .Belki o zamanlar,daha henüz sevgimiz doğmamıştı. Belki yarın, sen yada o hayatta olmayacak .Öyle ise bu gün, bırak gururu , söyle sevdiğini . Varsın sen orda o orada olsun. Ama bil ki, bu dünyada bir sevenin oldu ve sevdiğim birileri vardı, demenin kıvancını yaşamaktan mahrum etme kendini . Bir insanın gönlüne yapabileceği bundan güzel ikram var mı, dar ı dünyada . Eğer yüreğinde bir sonbahar (Hazan) Yaşıyorsa yada yaşamaya başlamışsa, her şey için o kadar geç kalınmıştırki. İşte o, sona gelmeden bu itirafı yapın korkmayın, bırakın gururunuz duygularınızı değil kendini yerden yere vursun. Sevginin gücü yanında gurur ne ki. Unutma ki kibir ve gurur , daima sevginin düşmanı olmuştur. Yaşanası mutluluklara perde olmaktan başka ne misyonu var ki.

Evet muhteviyatı açısından her kez okusun diye genel bir yazı bu . Ancak, okurken bazı cümleleri kendinle özdeşleştirmişsen , ve yüreğine akan bazı özel kelimeler, seni sarsmışsa , ve yine Şu anda eğer bu sayfaya kadar gelip, ve bu yazıyı sıkılmadan baştan sona okumuşsan, bilki bunun tek bir anlamı vardır. O ‘ da kendine bile itiraf etmeğe çekindiğin, gizli zaafının itirafıdır. Ve sen, kim olduğunu çok iyi bilirsin. O halde çok bilinen bir başka söz ile bitirelim.”YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT” Çünkü Her kez Yılmaz Erdoğan ın bir şiirin de söylediği gibi, ”BEN, BENİ SEVEBİLME İHTİMALİNİ ÇOK SEVİYORUM”. Sözcükleri ile artık yetinmek istemeyebilir...Kimbilir belki , bu ben bile olabilirim..........AKEDO.18.10.2008 / 06.14

Not :

Yazının bazı bölümlerinde bir çelişki var gibi gözükebilir.Hem “Sevginin önüne hiçbir güç set çekemez” denilirken, diğer taraftanda “ bunu yapmayı gurur ve kibir becerir” denildiğinde. Kast edilen engeller, maddi boyutu olanlardırr .Oysa gururda , kibirde, aynı sevgi gibi (manevi) ruhsal birer olgudur. Yine , bilinirki doğada her şey aksi (zıddı) ile vardır, mevcuttur)

10/08/2008

TEK BAŞINA ÖLMEK...


Tek başına ölmek bazılarına müstehak tır

Bence yeryüzünün en muhteşem şeyi,Hatta vaz geçilmesi halinde yaşamayı bile anlamsız kılacak tek şey ne diye sorulacak olunursa. Dünya'ya çocuk getirmek, yetiştirmek diye cevap verir ve bundan daha gerçekçi hiçbir şey olamaz derim.Hatta yaşama hakkı dışında bundan daha önemli hiçbir şey olamaz. Mal edinmek servet sahibi olmak , şan şöhret,kariyer,vs . bütün bunlar söylediğim şeyin yanında faso fiso dan başka bir şey değildir.Hepsi suya yazı yazmaktan başka bir şey değildir.Yer yüzünde iki gerçek vardır. Biri doğmak diğeri ölmek. Bütün insanlık doğdugu andan itibaren koşar adım, ölüme doğru giderken ,geride onları ölümsüz kılacak yegane şey bir evlat sahibi olmaktır.

Elbette bir çok insan bu sözüme karşılık düşüncesizce aksi tezler ileri sürecektir.Mesela en belirgin tez ise “Ona bir gelecek hazırlayamadıktan sonra Dünyaya çocuk getirmenin ne anlamı var” filan gibi ve buna benzer bir sürü laf kalabalığı ardına sığınmağa çalışmak olacaktır.

Amma unutulmamalıdır ki , Bu gün dünyaya idare eden, her anlamda idare eden, sanat ekonomi, siyaset, savunma, üretim ve kol işçliği ile iştigal edenlerin, hiç biri dün dünya ya geldiklerinde bu günler için bir garantisi yoktu, ve hiçbiri(istisnalar Hariç) bu gün oldukları yerler hesap edilerek dünyaya getirilmiştir değildir.O yüzden bizden sonraki nesillerin geleceği için bu günden kaygılanmak bence yersizdir. Amma anne baba olarak elbette yapmamız gereken temel işlevleri de göz ardı etmemeliyiz. Cemiyete hayırlı olabilme düsturunu onlara daha çocuk yaşta hazırlamak bizlerin ellerinde. Gerisi zaten kendiliğinden gelecektir su her zaman akacağı mecraı bulmuştur , bundan sonrada bulmaya devam edecektir. Bunu yapmayan insanların ,yıllarını bir başlarına yaşayarak geçiren ve sonra bir köşede kimsesiz garip ölmelerinin dışında geriye ne kalmıştır yada ne bırakmışlardır. Koskoca bir hiç, hem de ,üretkenlik yaşları geçtikten sonra bin bir mazeretin ardına saklanmaları , bir an için kendilerini boşa avutmaktan başka bir işe yaramayacaktır.Ve içlerinde daima bunun pişmanlığı ile yaşarak bir ömrü boş geçirmiş olmaktan başka ne kalıyor ki ellerinde. Oysa belki de bir çoğu yaşadığı zaman dilimini çok önemli mevkilerde geçirmişlerdir , bunu karşılığı önemli insanlar olarak cemiyette yer bulmuşta olabilirler. Bütün bunlar yaşadıkları hayatı es geçerek, sadece ama sadece daha önemli mevkiler , saygın,yada zengin bir insan olabilme uğruna ve bir ömür sürüp giden çalışmanın eseri olarak oluşturuluyor .

Oysa çevrelerine bir baksalar . onlar gibi olan ama normal insan hayatı yaşayıp, buna rağmen evlenip çoluk çocuğa karışan ve yine bu imtiyazlı hayatı kendilerine sağlayan milyonlarca insan olduğunu göreceklerdir. Demek ki ikisi de aynı anda olabiliyormuş. Öyle ise , okuduğu okulu, çalıştığı işi,yapmakta oldukları her hangi bir uğraşı asla ve asla kendi öz benliklerinin hakkı olan evlenip ve çoğalarak, çoluk çocuğa karışmama ya dönüştürmeye hakları yoktur. Eğer böyle bir hakları olduğunu iddia ediyorlarsa, Bunun pişmanlığını ve üzüntüsü ile yaşlanıp bir köşede unutulmayı ve tek başlarına ölmeyi kat ve kat hak ediyorlar demektir. Bundan sonra söylenecek her söz laf- ı güzaftan başka bir şey değildir...08.10.2008