8/21/2008

zaman dediğin

ZAMAN DEDİĞİN sadece İDRAKTEN İBARETTİR.

Geçen gece eski sezonlara ait enteresan bir film izledim , enteresan olduğu kadar da romantik ve duygu yüklü bir filmdi. Konu kısaca şöyle idi . “ Birbirlerini delice seven evli bir çift var, ve taraflardan erkek olanı bir gün aniden ölüyor. Elbetteki bütün ölümlü ayrılıklarda olduğu gibi ,genç kadın korkunç bir duygu travması geçiriyor. Hayatı altüst oluyor. Yaşarken öleceğini bilen ve fazla vakti kalmadığını anlayan genç koca , karısına muhtelif zamanlarda eline ulaşmak üzere mektuplar hazırlıyor ve bir şekilde bu mektuplarda kadının eline geçiyor Önceleri çok şaşıran genç kadın daha sonra alışıyor ve bu mektupların devamını bekler oluyor. Ve bu mektuplarla teselli buluyor. Her okuduğunda kocası yaşıyormuş gibi mutlu oluyor. Öyleki filmin finaline doğru gelecek yaşamına yön verecek kararlar alıyor ve bu travmayı atlatıyor.
Şimdi size çok sıradan ve absürd bir film gibi, gelmiş olabilir.Oysa Mektuplar birer kağıt parçası değil dir. İçindeki taşıdığı satırlarla ilintili olarak birer mana yolculuğudur.Ve o satırlar size gerçekten de zaman diye bir kavram olmadığını alenen gösterir.Zamanı yaratanın bizim idrakimiz olduğunu , Her şeyin göreceli olduğunu bundan daha iyi hiçbir şey ifade ve ispat edemez.Şahsen özel hayatımda eskiye ait hiçbir şeyi yok etme heveslisi değilimdir. Okuduğum yıllarda babamın hediye ettiği, daha sonra kullanılmaktan eskiyen ucu kırık bir dolma kalemi bile büfemin bir kenarında saklamayı .hemde en kıymetli bir eşyam olarak saklamayı ihmal etmem. Fiatı binlerce dolar olan kristal bir vazodan bile daha değerledir o benim için . Gerçi böyle bir vazom yok ama olsa bile durum değişmez. Çünkü biri madde biri manadır. Başkaları için değersiz görünen bazı eşyalarımız, üzerlerinde taşıdıkları ve bizim onlara yüklediğimiz anlam bakımından manadır, Gözüm o kaleme takıldığında ben ucunun kırık olduğunu yada yazıp yazmadığını görmüyorumki.1967 senesinde deri bir kılıf içinde babacığımın yanaklarımdan öperek onu bana verdiğini görüyorum. Onu bir an için bile olsa yanımda gibi hissediyorum.Keza askerliğim boyunca bana göndermiş olduğu mektuplarda da aynı şeyi görüyorum.Böyle bir duyguyu acaba yer yüzünün hiçbir serveti bana yaşatabilirmi. Şimdi hepimizin hayatında önem arzeden birilerini mutlaka ya kaybetmişiz veya bir daha görüşmemek üzere ayrılmışızdır. Bir çoğumuz geçmişten günümüze kalan bir takım imgelerle karşılaştığımızda, geçmişin o anını yakalayabilme, yaşayabilme ve yitirdiklerimizi yanımızda hissetme duygusunun becerisini gösteriyoruzdur. İşte bu özel bir beceri isteyen bir şeydir ve bunu herkez başaramaz , hatta günümüzde bu kadar materyale önem veren insan topluluğundan hiç biri bunu başaramaz.Çünkü onlar madde bağımlısı olmuşlardır yer yüzünde her şeyin değeri onlar için maddiyatla ölçülür.ve aslında onlara bir başka isim vermek bile mümkün “Yaşayan Zombiler” belki bu daha çok yaraşır.
İnsan oğlu için aynı anda hem iyi, hemde kötü olan tek birşey vardır ki . Gerçektende her iki halinin hangisi hayırlıdır kimse karar veremez.Nedir bu, Eskilerin tabiri “NİSYAN” şimdilerde ise adına unutma deniyor. Düşünsenize , yaşadığınız en mutlu anlarınız, hatıralarınız, gün geliyor aklınızdan uçup gidiyor.Hatta canınızdan bile çok sevdiğiniz birinin çehresini bile unutuyorsunuz. Ne acı değimli evet çok acı ama bir o kadarda acı olan başka bir şey varki. O’da ,çok sevdiğiniz birilerini kaybettiğinizde yaşadığınız ve damarlarınızda kanın çekilmesine bile sebeb olabilecek kadar hüzün yaratan sizi etkileyen acılar. Yada sevgiliye firak. Her ne ise , deminki mutlulukları unuttuk diye hayıflanıyorduk bir ömür sürsün bile isterdik .Peki acıdan bahsediyorken,o mutluluklarla birlikte bunları da unutmuş olmamız bizim için bir rahmet değimli. Düşünsenize o acılarla hayat devam edebilirmi. Her ne ise bir film den yola çıktık nerelere geldik öyle ise konuyu toparlayalım.Eşyayı ve Hatıraları ölümsüz kılan taşıdıkları manalardır. Bir ölüden de gelmiş olsa , mektup okunası bir şeydir.Hele hele günlükler ve anekdotlar bugün için lüzümsuz bir uğraş gibi gözükebilir ama geleceğe doğru yol alan ömür treni. Bir gün öyle bir istasyonda durmuşturki . şöyle geriye bakarsın hatırlanası hiçbir şey yoktur elinde , ama anı , zamanı ve hatıraları , satırlara hapseden biri ,geçmiş ve gelecek perdesini çoktan yırtıp atmıştır. İşte o zaman okunduğunda anlaşılır. Zaman denen şeyin sadece idrakten ibaret olduğu

Hiç yorum yok: