5/28/2014

Klişe T.C ciler



  Bazı kurum ve kuruluşlarda T.C tabelası indirildi diye bir iddia ortaya atıldı (Üstelik bu iddianın doğru olmadığını, Hükümetin bakanın yalanlamış olmasına rağmen )Türklük elden gidiyor diye feryatları ile, Tabela Türkleri, klişe Milliyetçiler, Dinsizler , Donsuzlar Bu iddiaya balıklama atladılar . Eh bir vesile ile Hükümete , ama aslında muhafazakar insanlara saldıracaklar. Kendilerini onlardan soyutlayacaklar ya . Güya Türklüğe sahip çıkacaklar , kendilerini “ÖZ TÜRK” ilan etmekte gecikmediler İsimlerinin başlarına T.C ibaresi koyup, Face lerde, Tivitlerde Boy gösterdiler.. “T.C- Gafile hanım ... T.C Lüzumsuz Bey-Vs” gibi . Abe...! gerzekler.. Sınırlarını koruyacak silahı üretemiyorsan, Memuruna maaş verecek parayı elin gavurundan dileniyorsan, 3 dakikalık bir yolu 1 saate gidiyorsan . En önemlisi de dalgalanan şanlı bayrağımızın şehit kanı ile sulanmış olduğunun farkına varamamışsan , Ve göğsü imanlı şehitlerimiz sayesinde Bu gün ırzın namusun korunuyorsa (Hoş bir çokları için bu da pek önemli değil ya ..her ne ise ) Bu sizin Klişe Türk lüğünüzden değil , Bizim gibi iman ehli MÜSLÜMAN TÜRKLER sayesindedir , Ve biz Muhafazakar lar olarak belki sizden daha az günahkar değilizdir , belki sizden daha cahillerimizde olabilir . Yinede Tövbe kapısı inanlara ardına kadar açıktır . inkarcılara değil . GAGAVUZLARDA TÜRK ama MÜSLÜMAN değil.. Bu yüzden irapta mahalleri zerre kadar yok..Bilmem anlatabildim mi ..Kimsenin iplemediği Türk olsan ne yazar olmasan ne yazar
Not:
Bu arada özenerek, farkında olmadan safiyane bir şekilde isminin başına T.C ibaresini koyanları tenzih ederim . Ama neye, kimlerin politikalarına alet olduklarını artık, onlarda bi zahmet öğreniversin ..

“SOMA” Sakızı Çiğnemek Moda Oldu



Bakıyorum Face lerde Tiwit lerde Her önüne gelen SOMA için ağıt yakıyor. Elbette bu elim kaza için üzülmemek elde değil . Batında yapabileceğin tek şey Hepsinin ruhlarına bir Fatiha okumaktan başka bir şey değildir .O da gizli olması şartı ile , oysa iş aleniyete dökülünce ,Hatta Boy boy karanlık ve iç acıtıcı fotoğraflar altına ağıt dizmeler filan. Kos koca gizli bir riyadan başka bir şey değil . Benden söylemesi.. ZAHİRDE Yapabileceğimiz, yapacağımız, yapmamız gereken şey ise Geride kalanlar için için açılan Bağış kampanyalara maddi katkıda bulunup az da olsa acılara merhem olmaktır.. EEE.. Bu ağıt dizenlerin kaçı acaba delikli bir akça bağışlamıştır merak ediyorum. Elbette bunu yapanlar vardır ALLAH onlardan razı olsun ve kazançlarını artırsın . Yoksa kuru kuru rahmet okumak , kendi vicdanlarınızı rahatlatmaktan öteye gitmez , Hele ki dinle diyanet ile bir işiniz yoksa çenenize yazık Rahmetinizi kendinize saklayın . Çünkü ..

Allah`ın mescitlerini, ancak Allah`a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah`tan başka kimseden korkmayanlar onarabilirler/şenlendirirler. Onların, doğru yolu bulanlardan olacakları umulur. “( Tevbe Suresi 18. Ayet)

Ayeti gereği mesela ,Cami onarmak, cami yapmak hem para hem emek isteyen üstelik yaradana yaklaşmak amacı yapılan bir iş , yani ortada bir aksuamel (Para ve emek) var iken bile Yüce ALLAH bu hayrı kabul etmez iken. Siz içi boş kuru temennilerinizin (dualarınızın) ne faydasını umuyorsunuz ki .( Yukardaki ayetin içinde kast edilen mümin kişiler bu sözümün dışındadır biline )
Helal emek ile ekmek parası uğruna can verenlerin tamamı (İhlaslı olmak kaydı ile ) şehittir şehitlerin ise bizim rahmet dilememize ihtiyacı yoktur (Bu da ayrıca böyle biline ) Ulan ne memlekette yaşıyoruz Ölenler üzerinden bile Gizli politika üretiyoruz( Bu sözde SOMA faciası ve Hükümet aleyhine siyaset yapanlara )
Savunmalarınızı ve saldırılarınızı duyar gibi oluyorum. Biz müslüman değilmiyiz..Bizde ALLAHA inanıyoruz sana ne oluyor..
Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?

Demek ki sadece ALLAHA inanıyor olmak bizim kurtuluşumuza yeterli gelmiyor. Yeterli gelen Kurana uymak ve Onu yaşamaya gayret etmektir -(inkar etmek boş vermek değil) Ancak o zaman ALLAH inancı sahih olur . Ve dualar onun katına ulaşır..


3/30/2012

.

MARİFET İLTİFATA TABİDİR

Geçen elektronik postama biri,  bir imail göndermiş. İsmine bakınca,  uzun zaman önce  irtibatı kopartttığımız  bir dostumdan gelmiş olduğunu anladım . Kısaca telefon numarasını bırakmış , üşenmedim aradım, daha telefonu açmamla  bizim eski dostta  sitemin biri bin para  “Yahu nerelerdesin hayırsız öldünmü kaldınmı” diye sorup duruyordu , “Hayrola bu da nerden çıktı “ diye merakla sordum ,  “Ne biliim eskiden can sıkıntısından arada senin bloga da uğruyordum yeni bişeyler varmı, yapmışmı diye bakınıyordum , senin blog o kadar cansızdı ki  içime bir kuşku düştü , o yüzden seni merak edip tel nomu bıraktım , demekte idi . Başta  bu lüzümsuz merakına şaşırdım, çünkü en son yazımı bir iki ay önce yazdım sanıyordum. Oysa ,ben bloguma yazmayalı nerede  ise iki seneye yakın bir zaman  olmuş .  Gerçekten haklı idi . Biraz hoş beşten sonra , iyi temennilerle telefonları kapattık .  Evet o kendi açısından haklı idi ama bende haklı idim .  Çünkü , hani derler ya marifet iltifata tabidir diye , o bakımdan yani . Ben blogu,  çok meşhur biri olduğum için , yada ilgi çekmek , veya kendimi birşeylere isbat etmek için kurmuş değildimki , Yaklaşık 10 sene evvel internet bu kadar ayağa düşmemiş zamanlarda  kurmuştum ve benim kendim için özel saydığım bazı kişilere,  yazılarımın içinde özel (şifreli-imalı sözcüklerle) göndermeler ile  takılmalarım seslenmelerim vardı. Bunların dışındaki , üçüncü kişiler ise yazılan bu yazıları  birer düz  metin halinde okuyor olabilirlerdi ama, İşte  o bazı özel saydığım  muhteremeler benim ne söylediğimi gayet iyi anlıyorlardı. E..E gel zaman git zaman köprülerin altında akan sular bir daha aynı şekilde akma imkanı bulamadıkları gibi  , insanların duygu dünyaları da bu sular gibi değişime tabi oluyorlardı ,İnsan oğlu dün hissetiğini bu gün hissedemez oluyor . Zaman neyi silip atmıyorduki , nelerden vaz geçirmiyorduki . Bu yüzden iltifat kesilince marifette ortadan kalkmış oluyordu .  Oysa bana mail atan dostumun , beni aramasını  kendi merakı için yaptığını bir an için bile düşünmedim . Çünkü birilerinin onu yönlendirip beni arattığını gayet iyi biliyordum . işte bu yazıyı da o yüzden kaleme aldım . Yazılarımıda yukardaki bazı nedenlerden ötürü  yazmamaya başlamıştım . Yoksa aradan geçen  2 senelik zaman içinde yazacak hiçmi birşey yoktuki , Burası türkiye burda gündem saat başı değişir . Yazı erbabının konu sıkıntısı olacağını düşünmek denizde suların çekildiğini düşünmek gibi bir şey olur . Ama yazımıda, tekerlemeleri  çok   sevdiğim için  bir tekerleme ile bitirmek istiyorum “Geçti Bor un pazarı Sür eşşeğini Niğdeye” Bu tekerleme bu satırda çokmu abürd kaçtı..Hiç sanmıyorum . Çünkü buda bir gönderme idi .

10/25/2010

DİJİTAL ÇAĞIN CAHİLLERİ

Vizontele filmini izleyenler bilir, Cem yılmazın canlandırdığı karakter.. (adı neydi şimdi unuttum) her ne ise , Onun, film içinde bir repliği vardır, "Zeki Müren de bizi görecekmi" diye.. Öylesine bilgiç, ama bir o kadarda saf bir eda takınmıştır . Söylediği , belki o zamanlar için komik bir şey değildi, ama bu gün için en azından güldürmese de hafif bir tebessüm ettiriyor . İşte nereden geldi ise o aklıma takıldı . Bir an için üzerinde düşündüm , Çocukluğumu.. o radyo denen şeyin, toplumun tek eğlencesi olan o sihirli kutuyu. Bende mini minnacıkken az merak etmemiştim acaba içinde birimi var diye . Nerdeen nereye , gerçektende bu gün için, hemen hemen herkezin elinde bulunan, küçük sihirli kutular telefonlar, kompütürler(Bilgisayarlar) kameralar sayesinde bizi onlara gösterdiği gibi onları da bize göstermiyormu.bizim onları duydugumuz gibi onlarda bizi duymuyormu . teknolojinin bu gün için sayamaya imkan olmayan o kadar çok marifetleri var ki anlatmakla bitmez . Bunlar işin eğlence yada iletişim tarafı, ya bilgi mevzuu. İşte orada beş dakika durup bir düşünmek lazım . Biz toplum olarak her şeyi eğlenceye aldığımız için .Bu teknolojik nimetler bize bir iki numara büyük geliyor. Sizde çevrenize bir kulak verin , Allah aşkına çevrinizde kaç kişi, bir bilgisayarın başına geçipte , bilgi edinmek, öğrenmek için yararlanıyor . Varsa yoksa chat (msn) muhabbetleri , okey,tavla ,kağıt oyunları .vs oynamak . Bumudur yani . bu bence teknolojiden yararlanmak değil ona ihanet etmekten başka bir şey değildir. Tabii bu arada, birde sosyal paylaşım sitesi olan Face book , ondan bir iki kelam ile de olsa ,bahsetmeden olmaz . Gereği gibi kullananlara bi sözümüz yok, eyvallah , Geçen bir arkadaş övünerek bahsediyor . benim 240 arkadaşım var diye...Güldüm ve sordum , kaçını tanıyorsun kaçı ile konuşuyorsun ,Tuhaf tuhaf yüzüme baktı. Ne söylemek istediğimden bi haberdi çünkü . Onun için sayının çokluğu önemli idi , gerisine gerek yoktu. Tabii aslında face book denilen o sitenin neden, hangi amaç için kurulduğundan bir haberi yoktu ki . ilk çıktığı yıllarda , bizde merak salıp üye olmuştuk . Malum kullananlar bilir birini dürtmek diye bir tabir vardır. Hanımefendinin biride bizi dürtmüş , ismine cismine baktım çıkartamadım . Nezaketen , kısa bir not attım .. Keşke atmasaydım ,Yok Onu nereden tanıyormuşum , niyetim kötü birimiymişim vs tarzında bir sürü serzenişte bulundu . Yahu kadın beni dürten sensin ,yani sayfamı merak edip yoklayan sensin , sonrada trip niye yaparsın . Her ne ise gerekli cevabı hakkettiği şekilde zaten aldı . Bu arada yıllar sonra rastladığım bir iki arkadaşımada ,ben kısa bir msj, selam vs teşebbüsünden sonra ,Hiç birinden yanıt alamadım . üstelik bazılarıda kendilerini gizlediler bir daha görmeyeyim diye.Şimdi gülermisin ağlarmısın . Bizdeki şark kafası ise sosyalleşme işte böyle sağlanıyor . Haa bu arada, F.Book da birbirleri ile haberleşenlerin büyük çoğunluğuda zaten sabah akşam birbirini gören tipler . Nerden mi biliyorum . Çünkü benim çevremde de her gün gördüğüm bazı arkadaşlar ,zaman zaman ısrarla , sayfana çağrı yaptım neden kabul etmedin diye hesap soruyorlar . Tam bir komedi yani . Velhasıl kelam dün, radyoda bizi göreceklermi diye soran kişiye tebessüm etmek hoş görülürde , bence bugünkü dijital çağın cahillerine kahkahalarla gülmek bence az bile gelebilir .

6/25/2010

kelebek etkisi









KELEBEK ETKİSİ Mİ ..? KALEM ÇİZİKTİRMESİ Mİ ...?
“Çinde bir kelebeğin kanat çırpması okyanusta fırtınaya sebep olabilir “ der ,Kaotik düşünce mimarları .Ve bunun adını KELEBEK ETKİSİ koymuşlardır. Neden Atların tepişmesi,İki trenin çarpışması , Ya da kroların hoplayıp zıplaması değilde , narin hassas ve cürümsüz bir kelebek bu işe sebebiyet veriyor, verebiliyor .Aslında burada anlatılmak istenen şey, en ufak bir gücün büyük bir kaosu meydana getirebileceği ihtimalinin olabileceğini anlatmaktır. Aslında bir felsefedir , amma gerçektende bizim kendi yaşantımız içersinde farkında olmadan başkalarının hayatı üzerinde kelebek etkisi yaratıp, yaratmamış oldugumuzuda sorgulamamız gerekmektedir.Elbette kimse kimsenin yaşantısını kaderini bilinçli olarak değiştirme gücüne sahip değildir . Amma yinede davranışlarımız , belkide birilerine önerdiğimiz bir fikir . O kişide bir kader eğrisi çizmesine sebeb oluyordur . Mesele.. bunu iyi gözlemleyip görebilme şansını yakalayabilmektedir. Elbette bu etki hemen ortaya çıkacak kadar kısa şıpın işi alamünüt bir şey değildir. Bir arkadaşım vardı, ve birine aşık olmuştu . 25 senelik evliliği bir kadın yüzünden yıkıldı . Tabiki arkadaşım için , o bayan da 15 senelik evliliğini bitirmişti. Buraya kadar her şey normal . Ancak normal olmayan , başlarda iş yerlerini değiştirip birbirlerinden nefret edecek kadar uzak duran bu iki kişi . Öylesine karmaşık sebeblerden dolayı yine aynı iş yerine geri döndülerki , zamanla mecburi iş münasebeti ve nezaket derken yakınlaşmaları kaçınılmaz sonu meydana getirdi. Kadının kocası, ayrıldıktan sonra çocukluk aşkı ile evlendi . Arkadaşım ayrıldıktan sonra ,eski eşinin bu güne kadar kendini hiç sevmediğini ve , Onları bir arada tutan şeyin sadece bir alışkanlıktan ibaret olduğunu öğrendiler . Ve arkadaşım hayatında tek konuşabildiği kadın eşi iken ,onun üzerine bir başkasına aşık olması ve aşık olduğu kadınında aniden ölmesi ve arkadaşımın mazbut ve sakin bir adam iken birden bire tam bir donjuana dönüşüp hayatına giren kadın sayısını bile hatırlayamaması durumunu meydana getirdi. Hayatına girip çıkan diğer kadınların ondan sonraki hayatlarının değişebilecek olmasıda kaçınılmazdı . Elbette , onun için vefasız bir adam nitelendirilmesi yapılabilir ama . Bütün bu karmaşık olayların başlangıcı gerçektende bir kelebeğin kanat çırpmasından bile daha basit bir sebebin sonucu olma ihtimali, hiç akla uzak bir ihtimal değildir. Örneğin daha memuriyet yıllarının başında genel idare amiri olan kişi tayin mahallini yanlışlıkla A mahalline değilde B mahaline yazmamış olsa idi . Yukardaki olayların hiç biri tahakkuk etmeyecekti . Yüzlerce hayatın birbirine giriftar olmasının tek suçlusu bir tükenmez kalemin çiziktirdiği üç beş kelimeden başka bir şey değildi . Bu bile bir kelebeğin kanat çırpmasından daha az bir ses getiren eylem değilmidir . Bir arkadaşımda bana şu olayı anlatmıştı “Yıllar önce bir arkadaşım vardı .Zeki cingöz tam bir kitap kumkuması, okuma hastası biri . İki fakülteye birden gidiyordu . Ancak bu onu oldukça hırpalıyordu . Demlendiğimiz bir akşam , bu ikisinin kendini çok zorladığını ve fakültelerden birini bırakmak zorunda kalacağını dert yandı . Açıkçası benden bir tavsiye istiyordu . Kendisi halim selim biri idi , ben ona dalga geçmek için Hukuk fakültesine devam etmesini önerdim. Nasıl olsa kişilik yapısı buna müsait değildi , seçmez diye düşünüyordum ama onu seçti . Güzel sanatları bıraktı . Aradan uzun yıllar geçti bu gün çok çetrefilli davaların altından kalkan bir ceza avukatı konumunda biri. Kimbilir girdiği davalarda kaç kişinin kader çizgisine etkisi olmuştur. Ve onca kişinin kader çizgisinin değişmesinin sebebi aslında yarım şişe yeni rakının dibindeki son kadehten başka bir şey değildi . Kafamız ayık olsa idi , o an için yapacak başka bir sohbet mi yoktu ki , onca kadın kız dururken “. Velhasıl bu ve buna benzer bir sürü hikaye de sizde vardır . Bence yaşamın kendisi başlı başına bir kaos . Bu yüzden ,Belki farkında olmadan,kimbilir kaç kelebeğin yerine kanat çırpıp parmak şıklattık ama habersiziz . Her sonuç bir sebebe dayanır ve her sebeb için için bir başka sebebe her zaman ihtiyaç vardır. Son olarak kutsal bilgi kaynağımız olan EKŞİ SÖZLÜK bakalım bu konuda neler serdetmiş .....KELEBEK ETKİSİ.
  • kelebek federasyonu başkanının "iyi (A.... K), kanat da mı çırpmıycaz, havada yakalayıp koleksiyonlara katmasını biliyosunuz ama değil mi " diye isyan ettiği felsefe
  • kelebeklerin uyuz olduklari devlet ve milletleri, helak edip firtinaya tutmak için bilinçli olarak orda burda kanat çırpmaları sonrasında gelen etki.

4/01/2010

HATIRALAR VE AŞKLAR


HATIRALAR VE AŞKLAR

Hatıralarımız , bir ağacın toprağa köksalmış dalları gibidir . Nasıl ki köksüz bir ağaç, kof ve çürümeye , hatta yıkılmaya mahkümsa, Ve canlı kalması mümkün değilse ,hatırası olmayan birinin yaşaması mümkün değildir.Daha doğrusu ruhen(1 )yaşaması mümkün değildir. Belki ,beden olarak hayatıyetini sürdürür , ancak o da makeniye bağlı yaşamak zorunda olan bir hastadan farkı olmaz.Tabii bunada yaşamak denirse . Hatıra deyince sanılmasınki, bu sadece geçmişimizi kaplayan bir olgudur .Şu an tüketteğimiz bir saniyenin ardında kalan şeyde , bir hatıradır.Hatıralar bizi biz yapan olgulardır .İnsan oğlunun zaman makinesine binmeden geçmişe(maziye) gidebileceği tek araçtır hatıralar. Bir an için ,kapayın gözünüzü çocukluğunuzdan, aklınızda kalan bir şeyi hatırlamaya çalışın.. Gördünüzmü ne kadar kolay...Kimbilir şu an kaç kişi, kaç sene geriye doğru bir yolculuk yapmıştır. Belki Ati de (gelecekde) yolculuk içinde bir şeyler söylemek gerekir ama şu an konumuz o olmadığı için orayı es geçiyorum . Geçenlerde, genç bir arkadaşım bana dert yanıyor , (Geçmişte sevgilisini ecelle yitirmiş biri idi). Uzun zaman yüreği bomboştu , yıllar sonra , yeniden birine aşık olmuştu , şimdiki sevgilisi nedense ona geçmişteki ölen sevgilisini hatırlatıyormuş.Ona baktığında onu görür gibi olduğunu hissediyormuş. genç kızı gördüğünde tıpkı eskiden olduğu gibi yüreği heyecanla çarpıyor . Bir türlü aklından onu çıkaramıyormuş. Uzun yıllardır kadınlarla bir çok olumsuzlar yaşadığı içinde genç kızın yanına yaklaşıp bir türlü hislerini anlatamıyordu. Korkuyordu red edilmek onun için çok büyük bir yıkım olacaktı . Benden akıl istedi .Mektup yaz dedim. Tabii bizim gibi nesli tükenmiş bir fosilden akıl almağa kalkarsa benim verebileceğim, akıl da bundan(mektuptan) başkası olamazdı .Uzatmayalım genç delikanlı sözümü dinledi ve mektubu yazdı, Eh ! postacılık meselesi ise bize ihale edildi.Bir kaç gün sonra yanıma geldiğinde yüzü asıktı .genç kız oğlanın mektubuna cevap vermişti , ancak bizim delikanlı bir hata yapıp genç kıza , geçmiş sevgilisinden bahs ederek , kendisine baktığında onu görür gibi olduğunu yumurtlayıvermiş. Bu sebebten dolayı ona deli gibi aşık olduğunu anlatma gafletinde bulunmuş. Anlaşılan genç kızdan gelen cevap hiç ummadığı gibi olmalı ki yüzü asıktı , Çünkü genç kızın cevabı aynen şöyle idi.” Şahsıma değil..Ne olursa olsun her kadın özel olmak ister, başkalarının bıraktıkları acılara teselli olarak görülmek değil. Hele de beğendiği biri tarafından ise en yaralayıcısıdır.” Genç kızın cevabını defalarca okudum, Ne yalan söyliyeyim ben bir şeyler yazarken içinden çıkılmaz muammalar katmaya bayılırım ifadelerime , isterimki birazda okuyan bu manaları kendi bulsun kendi çıkarsın isterim, eğer muhattabı istemediğim bir cevap vermeğe yeltendiğinde ise bana kıvırma payı kalsın içindir bu. Benim yazılarımda yaptığımı şimdi o yapmıştı. Ne demekti şimdi bu..? mektubun başına (Şahsıma değil) şerhi koymak.ve sonra başka bir kadına benzetilmekten dolayı alınganlık göstermek. Ne tarafa çekersen çek, durumu söz konusu idi . Ve son cümlesinde de ,yine bir karmaşa vardı,(Hele de beğendiği biri tarafından ise en yaralayıcı sıdır)Peki bu ne demekti . Delikanlıyı beğendiği içinmi, alınmıştı.Yoksa , Delikanlının kendisini beğendiği halde başkasına benzetmesinimi anlatmak istiyordu. (O çocuğa gelen mektubu 4 ay evvel okumuştum o gün çözemedim, aradan onca zaman geçti hala çözebilmiş değilim Oysa o günden bu güne yüzlerce bilmece çözen ben..Şu iki satırı analız etmekten aciz düştüm..:-)Şu kadınlar anlaşılmaz varlıklardır diye ..boşuna konuşmamış atalarımız ya ! O da başka mesele) Genç arkadaş üzgün , mahzun ve melul melul yüzüme bakıyordu .Üzülme bakarız çaresine dedim.Şimdi beni iyi dinle ,Aslında geçmişte yitirilmiş birine benzetilmek , bir kadın için yaralayıcı değil öğünülmesi gereken durum olmalı idi , gerçektende öğünülmesi gereken bir durum.Çünkü biz erkekler eğer birine deli gibi aşık olmuş ve onu öldükten sonra bile unutamıyorsak bu bizim geçmişe olan bağlılığımızı değil,sevgimizin,aşkımızın yüceliğini gösterir.Aşık olanlar bilir.. kişinin sevdiceği , dünyanın en muhteşem insanıdır, O en güzeldir ,o en kusursuzdur. o ne derse doğrudur, Yeryüzünün Hiçbir kadını onu yerini tutamaz, dolduramaz . Bir aşık bu ve benzeri vasıfları yükleyerek bir kadına aşık olur. Gözü dünyada başka Hiçbir kadını görmez.Aslında bütün bu söylediklerim , bir kadına yüklenen vasıflar değil gerçekte , aşkın kendisine yüklenen misyonlardır .Şimdi senin geçmişte böylesine sevdiğin kişi öldü ve dünyayı terk etti , Ve bir zaman sonra ,yüreğindeki ateşte onla birlikte küllendi ve söndü .Sönmek zorunda idi çünkü bu kaçınılmaz . Oysa ,Senin ona olan aşkın hakkında hissetiklerinse ,Bölük pörçük anılar demetinden başka hiç bir şey değildi , ve sen bunun farkında değildin.Eğer bu günki genç kız bu ateşi yeniden tutuşturdu ise bu geçmişin zaferi değil.Bu kıza duyduğun aşkın zaferidir.Çünkü insanlar ölür ama aşklar ölmez ..Elbise değiştirir. Geçen sefer Bu elbiseyi “Mazide Hanıma” giydirmiştin, bu gün ise, o elbise yi “Atide Hanım” giyiyor durum bundan ibaret.O yüzden genç bayan arkadaşının gösterdiği alınganlık, onun duygular hakkındaki acemiliğinden ve kıskançlığından kaynaklanıyor.Üstelik demin söylediğim gibi, geçmişte aşık olduğun kadın için ,. dünyada hiçbir kadın, onun yerini alamaz dercesine sevdiğin halde .Bu gün yeniden başka birine aşık olmuşsan bu günki kadının öğünmesi için ortada o kadar çok sebebi varki .O da , sana cennetten gönderilen huri gibi saymalı kendini .. Bu , onun ne kadar muhteşem biri olduğunu gösterir. İşte bu söylediklerimi kağıda döküp ona gönderebilirsen sanırım durumu bir nebze olsun düzeltme ihtimalin var.Genç delikanlı sözümü tuttu ve anlattıklarımı kağıda dökme becerisini gösterdi . Umarım bir netice alır... ki alacağını umuyorum. Çünkü O (genç kızda) mektubuna “Her ne kadar şahsıma değil” deyip şerh koymuş olsada, “ “Hele de beğendiği biri tarafından”Cümlesi ile bir açık kapı bırakmayıda ihmal etmemişti, tabii ne kadar inkar ederse etsin.O da boş değildi..Gelelim yazımızın başındaki hatıralar mevzuuna ,Yinede insan oğlu hatırasız yaşayamaz dersekte , sadece hatıralarla da yaşanmıyor . Bizim arkadaşımızın hatıralarında yaşattığı aşk ise aslında onun geçmiş sevgilisi ile yaşadığı aşkı hatırlaması değil.Gerçek Aşkın çerbezesini asla hatırından çıkaramamış olması idi , Her zaman söylerim , AŞK BİR ELBİSE GİBİDİR, MAŞUK KİME GİYDİRİRSE AŞIK OLUNAN O DUR , KİŞİLER SADECE BİRER OBJEDİR. kişiler ölür Ama Aşk'lar Asla , Çünkü bu dünya Aşk sebebi ile yaratıldı . Bütün mesele gerçek Aşk'a ulaşabilmektedir.Söyleyene değil söyletene bakmak gerekir.Gerisi lafı güzaftır .



02-04-2010-AKEDO-04.42

İstanbul


3/23/2010

GERİDE KALANLAR

Yapayalnızım Odamda

Etrafa göz gezdiriyorum.

Tüm eşyalarım yerli yerinde

Ben onlara, onlar bana bakıyor

Dile kolay , elli koca yıl ,ve dahası

Onca möble, bir o kadar mefruşat

Kitapları sayamıyorum nedense

Beş on değil , belki yüzlerce istiflemişim

Şu an, aniden çekip gitsem

Hemde dönüşümsüz bila istisna

Umursamaz arzı alem

Ne ilk nede son gidenim

Hayıflanır belki , çok yakın canlarım

Birkaç gözyaşı , bir kaç eyvah

Ama en çok kitaplarım, ağlar ardımdan

Okunmaktan mahrum boynu bükük

Ve, en çok onlar, yalnızlıktan kahırlanır

Üzülmeyi hatırlayabilsem oralarda

Belki bende onları özler, bende ağlardım

Gitmek hiç koymuyorda ,

İşte en çok buna yanarım

**************************

28.şubat-2010-16.58- AKEDO