11/01/2009

WİNDOWS' A mahkum olmayın PARDUS'U deneyin

Pardus... Özgürlük İçin...

KUANTUM DÜŞÜNCEMİ.. DİNSİZ DÜŞÜNCEMİ ...?

Geçenlerde ilk defa tanıştığım bir hanım arkadaş ile sohbet ediyoruz, Konuştuğumuz şeyler ,Belirli bir konu etrafında değildi, değişik mevzulardan bahsediyoruz , bir ara söz döndü dolaştı , kader mevzuuna geldi .Hanım arkadaş biraz küçümser bir eda ile , Hımm anlaşılan , sizde determinist düşünce karşıtlarındansınız, dogmalara saplanıp kalmışsınız diye küçük bir eleştiride bulunur gibi oldu. Sonra ,Esasen kuantumcu düşünceye göre ise , diye söze devam edecek oldu...Vakit hayli geç olduğu için , sohbetin burasından devam etmek ,hayli bir zaman alacağı için fazla uzatmak istemedim ve zaten onunda kalkma vakti gelmişti ve vedalaşıp ayrıldık.O gitikten sonra dudaklarımda hafifçe bir gülmüseme peydah oldu .Nedenine gelince . Bazı klişe sözler, bir zaman için, toplumun her kesiminin(bilhassa entel mahfillerde) ağzında sakız gibi çiğnenir ve sonrada unulur giderdi, ve bir daha kimsede,o sözleri bu kadar sıklıkta kullanmaz olurdu. Onun yaptığı da bunun gibi bir şeydi. Örneğin , geçmiş zamanlarda , birileri , Nostalji,Diyalektik, İmgesel,Soyut, somut diye bazı kelimeler sokuşturmuştu dilimize. Önüne gelen ,Nostalji filan diye başlar söze devam ederdi .Keza , bunlar ve daha bunlara benzer yüzlercesi,dlimize yapışıp kalmıştı.. Hele son zamanlarda ise , Tv de bazı konuşmacılar ,sohbetin ve Sözün bir yerinde, Bir örnek vermek için ,parantez içine alır gibi , bir cümleyi , izah etmek istediklerinde , sağ ve sol işaret parmaklarını yukarı doğru kaldırıp boşlukta sallayıp gözümüzün içine sokar gibi yaparak . (Yani tırnak içinde diyerek) komiklik yaparak anlatmaya çalışmaları gibi .Bu haraketi ilk defa kim yaptı hatırlamıyorum ama bu daha sonra moda oldu ve çoğu tv sohbetlerinde bir çok konuşmacı bu hareketi tekrar edip durmayla başladı .Moda sözler ve hareketler . İlk yapanda hoş durmakla birlikte tekrar tekrar edildiğinde çokta yapmacık bir hareket gibi görülmekte...Her ne ise , bayan arkadaşın sözünü ettiği Determinzm ve kuantum . Lafızlarına kafayı takmıştım. Aslında, o iki kelime ilk defa duyduğum şeyler değildi . Ne yalan söyleyeyim , bu güne kadar üzerinde hiçte , derinlemesine düşünmemiştim . Çünkü ilk okuduğumda ikisi de bana safsata gibi gelmişti. Çünkü son söylenen(kuantum)bir teori olmanın dışında hayatın gerçekliğine uymayan şeydi . 1900 lu yılların başından itibaren , yüzlerce bilim adamı bu konular hakkında görüş belirtip teoriler ortaya dökmüşlerdi ama , hiç birinin pratik hayatta yeri yoktu. Hele sohbetimizin başındaki kader mevzunun bunlarla ifade edilmesi bana biraz daha komik gelmişti.Gerçi Determinizm,(Determinst düşünce) her ne kadar , kader ve kaza konusunda , onları destekler gibi gözükmesine rağmen, daha sonra o da kendi ile tenakuza düşüyordu..Kısaca determinizm ne idi ve nerede tenakuza düşmüş oluyordu, kaba hatları ile ona bir göz atalım.

DETERMİNİST DÜŞÜNCE-(-Nedensellik , Niçinsellik, Nasıllık) BELİRLİLİK

Kainatın yaratılışının ve içindeki ve dışındaki tüm olayların, Belirli bir düzen (yasalar)içinde yaratıldığını ve tümünün önceden belirlenmiş olduğunu,Ve tüm bu olayların bu yasalar çerçevesinde belirlendiğini söylemektedir. Buraya kadar anlatılanlara ve bu var sayımlara Hiçbir itirazım olmamakla birlikte . Aynı determinist düşünce ,şunu da ilave etmekten geri kalmamaktadır. "İnsanın Özgür iredesini de, bu nedenler(Zorunluluklar zinciri) belirlediği için,Kendi özgür iradesinin bu zoraki oluşumlar zincirine boyun eğmekten başka yapacak bir şeyi yoktur, o bu olayların seyircisi olmaktan başka bir şey yapamamaktadır."Yani başka bir anlatımla ," İnsan iradesi denen bir şey yoktur. Temel doğa yasaları icabı , İnsanlar kendileri istemese bile bir yerlere doğru zoraki sürüklenmek zorundadır, ve kendisi olayların içinde sadece birer seyirci konumundadır." İşte benimde determinist düşünce ye itirazım tam bu noktadadır. Aslında sadece benim değil , inanmış her müslümanın itiraz etmesi gereken bir izahtır bu . Yani işin bu kısmı inançla ilgilidir. Determinist düşüncenin bu yaklaşımı, Ehli sünnet görüşünün kabul etmediği "kaderiyecilik *" inanışı ile örtüşmektedir ki . Bunun da itiraza uğraması ve ihtilafı ,yüzyıllarca, başka başka mahfillerde tartışılmıştır. Ehli sünnet inanışında, Yüce Allah(c.c) bize akıl bahşetmiş, yüce Kuran ile prensipler belirlenmiştir . Ve bize aklımız idrakimiz dolayısıyle ,, kainatı ve nasıl davranmamızı , nasıl yaşamamızı anlatmıştır. Biz müslümanlar aklımız dolayısı ile yaşantımızdan, yaptıklarımızdan ve sonuçlarından sorumluyuzdur.Yani hayatımızdaki her iyiliğin ve kötülüğün karşılığı vardır.Bu konuda daha fazla detaya girmeyeceğim. Ancak kaderiye* inanışına göre ..ki , bu determinizm ile aynı kapıya çıkmaktadır. ikiside aynı şeyi söylemektedir. "İnsan oğlunu kendi istemediği halde ,olaylar ,sebebler , onu bir yerlere doğru zoraki bir şekilde sürükler ve insan buna mecbur kaldığı içinde , Hiçbir şeyden sorumlu tutulmamalıdır."İşte bu görüş temelden yanlıştır .Ha determinizm ha kaderiyecilik ikisi arasında pek fark yok gibi dir .

Maddesel her eylemin izahında , bir determinizm(nedensellik) olgusundan belki uzun uzadıya söz etmek mümkündür . Ancak bir düşünce eyleminden sonra,davranışlarımızı belirlemek için almış olduğumuz bir karar ın ve bu karardan sonra meydana gelebilecek olayların izahinda determinizm aramak beyhude bir davranıştır.Çünkü Determinizm mekanik bir eylem için değişmez kurallar olduğunu anlatır.Bir şey nasıl başladı ise öyle devam etmek zorundadır der.Eyvallah bu konu ile ilgili fazla söze hacet yoktur. Doğrudur yanlıştır bunun anelizini yapan yapsın.Ancak düşünce sonrasında ortaya çıkan sonuçlar her zaman aynı değildir.Öncelikle bir çok kişi aynı şeyleri düşünmüş olsalar bile ortaya koyacakları maddesel eylem birbirlerinden tamamen farklı olabilir,dolayısı ile farklı sonuçlar ortaya çıkabilir.Çünkü düşünceler yani muhakemat maddesel bir olay değildir. En azından muhakemata illede bir kulp takılacaksa bunuda dördüncü boyut eylemi ile izah etmek gerekir...ki onunda henüz ne olduğunu nasıl işlediğini çözmüş anlayabilmiş kimse gözükmüyor ortalarda .


KUANTUM fiziği - ve KUANTUMCU Düşünce

Bu konu (kuantum fiziği)üzerinde etraflıca konuşacak değiliz çünkü burada ilmi bir, veri vermek bizim işimiz değil.Bunu nerede ise son yüzyıldır ,bir kısım bilim adamları çeşitli düşünceler serdedip tartışmaktadır.( J.J.Thomson- Ernest Rutherford-Niels Bohr- Max Planc- Gustav Kirchhoff- Lord Rayleigh- Wilhelm Wien- Einstein -Louie de Broglie- Schrödinger- Heisenberg- John Bell ) Hepsinin iddiası ve buldukları sadece birer varsayım ve faraziyeden ibaret olmakla birlikte Kimsede on ikiden vurmuş , Hahh... işte bu odur diyememiştir.,Her ne ise bu arada,kaba hatları ile kuantum fizğinden ne anlamamız gerektiğinide anlatıp sözümüze devam edelim. Determinizm.. nasıl ki , herşeyi önceden belirlenmiş bir yasalar zinciri içersinde görüyor ve buna önceden belirlenmiş , belirliliklerin sonucu olduğunu anlatıyorsa (klasik fizik düşüncesi budur)Kuantum fiziği ise bunun tam aksi düşünceyi söylemektedir. Hiçbir şeyin belirli bir nedenini yoktur, belirlendiği söylenen her şey başka bir bilinmezliğe doğru yol almaktadır.o bilinmezlik ise yine başka başka bilinmezliklere doğru yol almaktadır yani bunun bir sonu yoktur. (İşin tam bu kısmında aklıma bir fıkra geldi-adama sormuşlar,inişlerimi seversin yokuşlarımı- Adam tuhaf tuhaf bakmış ve şu cevabı vermiş"YAHU BUNUN DÜZÜ YOKMU" Determinist düşünce başka telden çalıyor Kuantum düşünce başka telden , her ne ise devam edelim..Burada dikkat edilirse , akademik tanımları es geçerek izaha giriştim. Yoksa , atom, proton,elektron, enerci ,dalga boyu vs gibi, tanımlara geçecek olursak , sanırım bu yazıya üç gün üç gece devam etmek zorda kalacağız ki .. sonucunda akibetimiz yukarda saydığımız akil adamlardan farklı olmayacaktır.Ancak şunu kabul etmek gerekir ki , bu gün Kuantum fiziği denen bir olgu varsa bile , ancak bunun tanımında yeterli tanımlayıcı bir izah yoktur ve olamazda , çünkü kuantum fiziğinin kendisi zaten bilinmezlikleri ve nedensizlikleri izah etmeye çabalayan bir bilim dalıdır...Yok'u,ya da izah edilemeyeni anlatmaya çalışmak üzerinde kafa yormak ne kadar bilimseldir oda ayrı bir tartışma konusudur. Bu konu üzerinde , galiba en güzel sözü Albert Einstein söylemiştir. Tanrı zar atmaz . Bir müslüman için belki kaba bir tabir gibi gelebilir. Ama ne varki özde konuya bundan daha iyi cuk oturan bir söz söylenemez di. Gerçektende yüce ALLAH(c.c)Hiç bir işi bilinmez ve tesadüfü değildir. Olsa olsa bütün insanlık onun ilminin acziyeti içindedir.Çünkü yaratıcımız hepsinin yüzünde tokat gibi şaklayan bir cevap vermiştir “.İnnâ kulle şey’in halaknâhu bi kader” Biz her şeyi belirli bir kader ile ( düzen ve ölçü içinde) yarattık . Bu yüzden Geçmiş ve gelecek tüm bilim adamları İslamın nurundan bi haber oldukları için ,daha çok uzun yıllar bilinmezlik içersinde kıvranıp yol aramakla meşgul olacaklardır . Yukarda saydığımız bilim adamlarının tamamı gayri müslüm oldukları gibi, içlerinde ateist yada hinduist düşünce içinde olanları da yok değildir. Belki ilmin din ile ne gibi bağıntısı var diyenlerde olacaktır . Ama onlara sormak lazım din deyince ne anlıyorsunuz diye. Eğer geçmiş zamanlarda dindar bilim adamlarımız . Matematiğin temellerini atmamış olsalardı . Bu gün insanlık , hala ortacağın karanlığı içersinde yüzüyor ve engizisyonlarda hesap vermek durumu ile hala başbaşa kalıyor olacaklardı. Ben şahsen , elektron nötron proton vs ya da bunun gibi ilmi verilerden anlamam, anlamamda mümkün değil . Ancak şunu çok iyi bilirimki , Allah kainatta Hiçbir şeyi tesadüfi yaratmış değildir . Her şeyin , belirli bir ölçüsü ve hesabı vardır. Şayet siz bunları ortaya koymaktan ,ispat etmekten aciz iseniz , yapmanız gereken yegane şey bilgisizliğinizi ortaya döküp , konu üzerinde daha çok gayret göstermenizdir. Yoksa , bilmediğinizi, bilinmezlik teorisi olarak ortaya atmanız . Kendinizi ve insanlığı kandırmaktan öteye geçemez. Şimdi temeli kuantum fiziğine dayanan , son zamanların moda olan yeni düşünce tekniğinden, yani Kuantum düşüncesin dende bir iki kelime ile de olsa söz etmek isterim.Neymiş efendim insanlar , dünya üzerinde olan şeyleri kabul etmeyip daha pozatif fikirler üreterek mutlu olmayı başarmalı imiş. Ne kadar temiz saf bir anlatım.. öyle gözüküyor ama öyle değil . Elbette insanın iyi şeyler düşünmesi mutlu olmayı istemesi hakkıdır ve olmalıdır da . Ama kendi gücünü ve çapını iyi hesap etmelidir . Yoksa kendini yaratıcının yerine koyup ,bir şeyleri ve iyi şeyleri yaratmaya ortak olduğunu sanmamalıdır. Bu söz bana ait değil. Makalesini okuduğum bir hanım yazar öyle buyuruyorlar efendim .” Tanrı, Ben yeryüzünde bir Halife yaratacağım!”diyor. “Yani benim kudretimi paylaşacağım bir varlığı yaratacağım.” diyor Biz tarih kitaplarından halifenin sadece belli kişiler olduğunu sanırdık. Oysa şimdi biliyoruz ki, Hepimiz Halifeyiz. Tasarlayan, isteyen yaratan, onun sorumluluğunu alan ve yeniden yaratan bir varlık. Sadece bunu bilmek bile kırk gün kırk gece kutlamaya değer. Hatta hayat boyu. Peki biz ne yapıyoruz? Nasılsın diye soranla “ Eh yuvarlanıp gidiyoruz işte!” diyoruz. Yuvarlanan halifeler! Ne acı. (-Şanal günseli) bir ayeti nasılda kafasına göre yorumluyor. Allah(c.c) kudretini kimse ile paylaşmaz bunu kabullenmeyi bırakın düşüncesi bile bir şirk tir. Sorarım kendisine bu güne kadar bir sineğin kanadını olsun yaratabilmiş midir acaba . İnsanların , hayır düşünmesi, hayır istemesi başka şeydir, bunu yaratmaya çalışması başka bir şeydir. Tüm bu alengirik yeni düşünce biçimlerinin içinde aslında örtülü birer din dışılık ve inkar vardır . Bu yüzden islami olmayan Hiç bir şey benim indimde kabul görmez . İnanan bir insansanız sizin içinde böyle olmalı .Peeeh ... kuantum fiziği imiş ve her şey kaostan ibaretmiş.. sevsinler.. İliminizi , biliminizi .Ve son olarak bence kuantum düşünce felsefesinin temelindede hinduizm yatmaktadır. Hani gene son günlerin moda deyimleri vardır ya çakra, makra ,takra ,vs denen zırvalıklar,aynen onlar gibi yani . Bazı insanlar nedense islami terminolojiyi kendi sosyetik düşüncesine göre geri bulup , dinsizliklerini böyle perdeliyorlar durum bundan ibaret.gerisi kos koca bir yalan . Sözün özü Bizim kafaca anlaşamadığımız yarı entel hanım arkadaşın bir sözünden nerelere geldik . bu tür insanları gördükçe aklıma nedense hemen , Metin akpınarın bir paradosi gelmektedir.Bire bir anlatamasamda özü itibari ile konuya cuk oturacağı için aklımda kaldığı kadarı ile anlatıyorum. Köyün ağası ,karşısına çoban efendiyi almış onu imtihana çekiyor. Bir kaç tane kolay soru sorar ama cevabını alamaz , çoban bilmiyorum demiştir. Son olarak gene sorar. Peki UFO yu biliyormusun. Çobanın gözleri parlayarak cevap verir ""Oooo ..bilmemmi ,Bilirim , onu bilirim. Ağa tebessüm ederek cevap verir "Ulan deyyus.. o yok ya !, onu tabii bilirsin.." İşte bizim yarı entellerimizin hali pürmelalide bundan vareste değildir . Bu yazıyı okuduktan sonra ,o bayan arkadaşın bir daha yüzüme bakacağında pek emin değilim..Siz ne dersiniz.....

Dip not:

Kaderiyecelik = Ehli sünnet inanışının dışında kalan, bozuk inanç akımlarından biri


İnanç gerekirciliğinde (ilkel şekli ihmal edilirse) dünyadaki her şeyin bir gayesi olduğuna ve ilahi bir kudret dahilinde belirlenen bir sonun mevcut olduğuna inanılır. Bu nedenselliğin ve gerekirciliğin ilkel şeklini Saint-Augustin ile Dante, çağdaş biçimini ise Hegel savunmuştur. Bu çeşit düşüncelerle bir anlamda determinizm temellendirilmiştir.(Vikipedi)


Görüldüğü gibi DETERMİNİZM safsatası Batı ve hristiyan inanç kaynaklı olup .Kaderiyecilik mezhebi ile paralel bir düşünce içersindedir. Onlarında yanıldıkları nokta şudur.(ALLAH.cc)
İlahi kudretin, bir işin sonunu biliyor olması , başka şeydir. O sonu kendi yazıyor olması başka şeydir.Yüce Allah kimseyi . Cani yada ,muhterem veya cehennemlik ve ya cennetlik olarak yaratmaz. Ve kimseye böyle bir yazıda yazmaz.Eğer böyle olmuş olsa idi dünya yaşantısı başlıbaşına bir kaostan ibaret olurdu . Allahın adaletinede şanına da yakışmazdı.